8 Aralık 2012 Cumartesi

ENERJİ VAMPİRLERİ


Enerji_Vampirleri
Enerji_Vampirleri
DİKKAT !!! Enerji Vampirleri Aramızda
Hayatımızın içerisinde bazı olaylar var ki, bizim enerjimizi bizden alıp götürürler. Özelliklede herşey tam yolunda dediğimiz yada birine bir iyilik yaptığımızı düşündüğümüz anda…
Bu noktada kendi hayatımda şunu farkettim… Ne zaman keyfim yerinde, enerjim yüksek olsa, etrafımdan biri gelir ve olumsuz konuşmaya başlardı. Bende …
O konuşmayı can kulağı ile dinler ve yardımcı olmaya çalışırdım. Bu ticari işimiz olsun, ilişkimiz olsun (arkadaş – aile – sevgili – eş) veya başkaları olsun…
Örneğin, başarılı birşeyler yaptığımda, bir bakıyorum arkamdan birileri dedikodumu yapıyor, birsürü laflar kulağıma geliyor  ve ben, benle alakası olmayan bu sözlere, helede değer verdiğim insanlarında katıldığını duyduğumda bunlara çok üzülüyordum, üzülüyordum  ve üzülüyordum…. Ben üzüldükçe baktım ki benle daha çok uğraşıyorlar… Onlar uğraştıkca ben dengemi kaybediyordum, geriliyordum, sinirleniyordum ve en önemlisi bana ait olan enerjimi kaybediyordum (enerjimi çekmelerine ben izin veriyordum)… Uzun bir süre neden ben diye epeyce söylendim durdum.
Cevap kolaydı…. Dengede değildim, insanlar için endişe ediyordum, bendekini kolaylıkla veriyordum ve yardım istemem gereken yerlerde, mahcubiyetten isteyemiyordum… Ve daha da önemlisi, meditasyonlarla, nefes teknikleriyle, ilâhi dualarla, ibâdetimle ve çakra dengelemeyle toparladığım beden enerjimi (bio enerji) kolaylıkla karşımdakine kaptırabiliyordum. O hiç bir emek harcamadan gelip benim enerjimi iki laf sokarak benden alıp gidiyordu. O mutlu ben dipte… Enerji vampirleri için harika bir kurbandım… Bunu nedense yıllar sonra herkesin İlahi Aşk Frekansına direk bağlı olmadığını ve insanların enerjileri ile beslenmek zorunda olduklarını  farkettiğimde anlamaya başladım… Geç oldu ama olsun…. Bir farkındalık bir farkındalıktır…
Ne ilginç değil mi ? Birileri iyiliklerle enerjilerini yükseltir, diğerleri onla uğraşırlar ve enerjisini kendilerine vakkumlarlar… Sende ne oldu bana dersin. Arkadaşımı dinlerdim, o benim yanımdan mutlu ayrıldı ama tüm yorgunluk üzüntü dert bende kaldı…
Artık uyandım… Benim enerjim bundan sonra bana…
Evrende enerji bol ve beleş …Lütfen sevgili enerji vampirleri, başkalarının topladıkları ve yaşamları için kullandıkları beden enerjilerini, dedikodularınızla, nazarlarınızla, arkadan konuşmalarınızla, rekabet bilincinizle toplamaktan vazgeçin. Biran önce kendi evrensel enerji bağınızı güçlendirin ve sonsuz enerjiden sizde faydalanın. O zaman kendinizi başkalarının yanında mutlu hissetmek için enerji çekeceğiniz kurbanlar aramazsınız… Bu noktada özelliklede, ben arındım diyen kişilere daha da büyük mesaj aktarmam gerekiyor… En büyük tehlike, spiritüel ego dur… Ben arındım, o kendine baksın diyerek mütevazilikle gizlenen ego, tekamülünü yaptığını sanmana sebep oluyor !!!
Sonuç : Arkamdan konuşan, dedikodumu yapan bütün arınmış olduklarını sanan kişilere, daha fazla sevgi göndermem gerektiğini farkettim… Yeterince sevgi göndermeliyim ki, başkalarını eleştirerek onların enerjilerini çekmeye ihtiyaç duymasınlar… Hz. Mevlana ve Şems in aşkında ki gibi…
Lütfen Negatif insanlara enerjinizi kaptırarak, onların tekamüllerini daha fazla geciktirmeyin. Bırakın kendi enerjilerini direk kaynaktan almayı hatırlasınlar.  Sizde, onlar ne yaparlarsa yapsınlar , kaale almayın ve yolunuzda ilerlemeye devam edin…  Ve niyet edin ki onların da kolaylıkla ve sağlıklı bir şekilde İlahi Aşk frekansına insanlar üzerinden değil, direk bağlanma zamanları geldiğini hatırlasınlar… Biz ışık işçilerinin, karanlıktan aydınlığa çıkma sürecinde, düşük enerjili insanlara ışık olmamız gerekiyor.
Enerjinizi yükseltmek ve kendinizi dengeye almak için lütfen bu videoyu izleyiniz ve izletiniz
Bülent GARDİYANOĞLU

İLİŞKİLER


İLİŞKİLER
                       **Eşler birbirlerini değiştirmeye ve eşi için kendini değiştirmeye çalışmasınlar. Birbirinizi olduğunuz gibi kabul edin ve eşinizin hayrı için ona dualar edin. Emin olun bu şekilde ilişkiniz kademe kademe yükselecek ve evinizden bolluk-bereket eksik olmayacaktır.

**“Seni seviyorum” cümlesine hayatınızda daha sık kullanın.

Sevgi bizim kırılma noktamızdır. Unutmayın, Allah dünyayı sevgiyle yarattı. Uyandığınız güne sevgiyle başlıyorsanız o zaman doğru yoldasınızdır.
Sen kendini sevdirmek istiyorsan,  önce kendini sevmelisin. Ben kendimi sevmezsem, değer vermezsem sen neden bana değer versin ki? Yaradan’ın yarattığı her şey değerlidir.
Beraber olduğunuz kişinin değerini bilin ve şükredin. Eşinizi yargılamak, aşağılamak ve küçük görmek yerine onu olduğu gibi kabul edin ve bu hayattaki takım arkadaşınız olduğunu aklınızdan çıkartmayın. Elbette yaşamda zorluk çektiğimiz dönemler yaşıyoruz. Bunlar bizim imtihanlarımız. Önemli olan bu imtihanlardan el ele vererek geçebilmektir. Böylelikle mutlu olduğumuz anlar fazlalaşır.
Eşler birbirlerini değiştirmeye ve eşi için kendini değiştirme çalışmasınlar. Birbirinizi olduğunuz gibi kabul edin ve eşinizin hayrı için ona dualar edin. Emin olun bu şekilde ilişkiniz kademe kademe yükselecek ve evinizden bolluk-bereket eksik olmayacaktır. Ailenizden birine kızmak yerine ona sevgi gönderin. Bunu deneyebilirsiniz. Göreceksiniz o kişinin hayatınızdaki rolü bitecektir.
Bir evin içinde iki insan düşünün, eş mutlulukları için bir şeyler yapmaya çalışıyor, fakat diğer eş negatif yönde tavır sergiliyorsa evin içindeki bolluk ve bereket sıfırdır. Eşler birbirlerine sevdiklerini sık sık söylerlerse, gün içinde ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar yorulmazlar. Çünkü sevgi olduklarının bilincindedirler ve bu onlara bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji verir.
Unutmayın, yaşadığımız kavgalarda ya da küçük tartışmalarda haklı ya da haksız yoktur. Kavgalarımız ve olumsuz düşüncelerimiz sadece evdeki bolluk-bereketimizin enerjisini düşürür. Karşınızdakini suçlamak, aslında kendi yarınızı suçlamaktır.

Problem diye bir şey yoktur. Eşler birbirlerini suçladığında hiçbir taraf kazanmaz. İki tarafın sadece korkuları vardır (korkularımızı numoroloji yöntemiyle bulabiliriz). Bu korkuları değiştirmek bireylerin elindedir. Kimse kimseyi değiştiremez. İnsanlar değişime değil değiştirilmeye karşıdır! Bu yüzden değişimi kendimiz için başlatmalıyız. Siz değiştikçe çevrenizde sizinle birlikte değişimi yaşayacaktır. Fakat bu değişimi çiftler karşılıklı olarak kabul etmelidir. Eğer karşı taraf kabul etmez ise hiçbir şey yapamayız.
Değişimi kendi içinde gerçekten isteyen insanlarda %99 başarı yakalanmıştır. Eğer kendi içinizde bunu başaramıyorsanız, biz yaşam koçluğu ile size yeni bir başlangıç için yardımcı oluyoruz. Sizin seçimlerinizde yardımcı oluyoruz ve kuracağınız hayat sizin, yaşamınızda gerçekleşiyor.
Geçmişte hepimizin kırgınlıkları, kızgınlıkları ve bunlardan doğan korkularımız ve güvensizliklerimiz vardır. Arkadaşımız, ailemiz veya eşimiz tarafından hep sınavlardan geçeriz. Onlar bizler için birer aynadır, enerjinin farkındalığımızı kazanmamız için kullandığı araçlardır.
Hayata geldikten sonra, bilinç boyutumuzu kazandığımızda yaşantımıza yeni insanlar çekeriz. Onları bizler hayatımıza çağırırız. Arkadaşlarımızı ve eşimizi kendimiz çağırır ve onlarla birlikte imtihan oluruz. Onlar bizim hayatlarımızda öğretidir. Tıpkı bizim onların hayatlarında olduğu gibi, hepimizin birbirimiz için görevdeyiz.
Örneğin; “Ben arkadaşımdan ne öğrenebilirim?”
İlk başlarda bu soruyu sorabilirsiniz. Eğer kendinizde değersizlik hissi varsa, arkadaşınızın sizi değersiz hissettireceğine emin olabilirsiniz. Ya da aldatılma korkunuz var diyelim. Ve hayatınızda olan kişiye sürekli bu korku ile yaklaştığınızı varsayalım. Emin olun gün gelecek ve sizi aldatacaktır!!
Bunun için onu suçlamanız anlamsız. Çünkü bunu çağıran sizdiniz!! Bu durumun oluşması için bu düşünceyi evrene yolladınız. Neticesinde de isteğiniz gerçekleşti.
 İLİŞKİLER
GEÇMİŞ KORKULARIMIZDAN ARINALIM
Bu yüzden geçmiş korkularımızdan arınalım, negatif düşünce yerine sürekli pozitif düşünceler kurgulamalıyız. Ve düşüncelerimizde son derece dikkatli davranmalıyız.
“Önemli bir noktayı sizinle paylaşmak istiyorum. Bir insanın enerjisi bir kişiliktir. İki kişinin enerjisi ise üç kişiliktir. Samimi duygularla aynı yola çıkmaya niyet eden kişiler kısa bir zaman  sonra başarıyı yakalayacaklar.”
Sıkıntısı olan bir bayan ile çalışma yapıyorduk. Ve zaman içinde anladık ki annesi de aynı sıkıntıyı yaşamış. Bayan bana kocasının sürekli onu aldattığını söylüyordu. “Nerden biliyorsun?” dediğimde hissettiğini söylüyordu. Bende ona “Baban anneni aldattı mı?” diye sordum. Biraz düşündü ve ”Ben sekiz yaşında iken aldattı” dedi. İşte bu atalardan gelen bir kayıttır. Ve o bayan çocukken annesi gibi olmak istemediğini söyledi. Sistem bunu ”Beni annem gibi yap” olarak algıladı ve maalesef evliliğinde annesinin yaşadığını yaşadı. Hangi mesajı gönderirsek onu alırız. Aldatmaya odaklandığınızda aldatılmayı çekersiniz.
Birini suçlarken aslında kendimizi de suçluyoruz. Kişiler bize aynalık yaptıklarında işin kolayına kaçarak karşı tarafı suçlarız. Aslında dönüp içimize bakmamız gerekiyor. Ve insanları suçladıkça hayatımıza suçlayacağımız insanları çekeriz.
Çünkü evrene şu mesajı gönderiyoruz; ”Benim suçlayacak insanlara ihtiyacım var” Bu yüzden evren bize dert ve bela gönderiyor ki, insanları suçlayabilelim.
Bazı insanlar kurban psikolojisine giriyor ”Zaten ben böyleyim” dediklerinde kendilerini de suçluyorlar. Bunu yaptıklarında da onların kendileri hakkındaki düşüncelerini doğrular nitelikteki olayları çekiyorlar hayatlarına.
Günümüz ilişkilerinde çiftler özverilerinin, ya da fedakarlıklarının karşısındaki tarafından anlaşılmasını istiyor. Kendi kurallarıyla karşısındakine yaptırım yapmak istiyor. Bu tutumu sadece eşler özel hayatında değil, çevrelerinde de yaşıyorlar. Sürekli verici taraf konumunda kalıyor ve bunun sonucunda nankörlük gördüklerinde dengelerini kaybediyorlar. Değersizlik duygusuna kapılıyorlar. Değersizlik duygusuna kapıldıklarında, çiftler arasında çatışmalar başlıyor. Çatışmaların başında çiftler sorunu çözmek yerine birbirlerine sırtlarını dönüyorlar. Eğer ben evimin içinde bolluk ve bereket istiyorsam, evimin içindeki bütün bireylerle takım arkadaşı olduğumu bilmem gerekiyor.
 İLİŞKİLER
YAŞAMINIZ AKIP GİDEN BİR NEHİRDİR
Örneğin biz bir kanodaysak ve kürek çekiyorsak eşim ve çocuklarım benim takım arkadaşımdır. Eğer ben kayıkta giderken küreği alır yanımdakinin kafasına vurursam kendi kayığımı sabote etmiş olurum. Unutmayın yaşamınız akıp giden bir nehirdir ve bunu durduramazsınız. Bu nehirde güzel manzaralar, şelaleler de var, kayalıklar, uçurumlar da. Eğer ben hazırsam, takımımla birlikte de bütün olmuşsam en korkunç kayalıktan bile kolaylıkla geçebilirim. Çünkü ben takımıma güveniyorum.
Ailede güven çok önemli bir faktördür. Örneğin çocuğunuz futbolcu olmak istiyor ve siz de ona ”Yapamazsın senin gibi niceleri var” derseniz, çocuğunuzun ürettiği +5 enerji ve sizin ürettiğiniz -5 enerji ailenizdeki enerjiyi sıfırlar. Ve çocuğunuz ne kadar uğraşırsa uğraşsın, hayalini kurduğu işte başarıyı yakalayamaz. O yüzden motivasyon çok önemli bir kavramdır.
Kendinizi kontrol edin. Hayatınızda ne kadar negatif laflarla konuşuyorsunuz bir düşünün. Eğer sizin hayatınızda değersizlik duygusu varsa ve siz kendinize değer vermiyorsanız, artık dur noktasına gelmeniz gerekiyor. Bu noktada yapmanız gereken ilk önce kendinizin değerli olduğunu ve güçlü olduğunu bilmek ve kabul etmektir. Siz güçlü olmalısınız ki yardımcı olan insanlara yardım edebilesiniz. Eğer siz hep verici tarafta olur ve karşılığını almazsanız Al-Ver dengesini bozarsınız ve bu da ciddi sıkıntılara yol açar. Unutmayın, bir topun yükselmesi için ilk önce dibe vurması gerekiyor. Eğer ilişkilerinizde dibe vurma noktasındaysanız ve “Artık yeter” diyebiliyorsanız, uyanışın eşiğindesiniz. Böyle durumlarda kendinize şunu hatırlatın;   “Ben değerliyim, İlahi planın bir parçasıyım ve karşımdaki kişi bana her ne yapıyorsa bu benim hayrımadır, ben artık onu suçlamaktan vazgeçiyorum.”
İLİŞKİLER
FARKINDALIKTAN ÖNCE FARKINDALIKTAN SONRA
Yaşamımızda iki evre vardır. Birincisi farkındalıktan önce diğeri ise farkındalıktan sonra.
Farkındalıktan önce, insan burcundaki özellikleriyle özdeşleşir.  Fakat farkındalığını kazanmaya başladığında kişi kendini bulur ve kendi değerlerini kazanır. Hepimiz frekans yayarız. Ben korkularımı ne kadar temizlemişsem, hayatıma da korkularını benimle eşdeğer şekilde temizlemiş insanları çekerim. Eğer bende aldatılma ya da değersiz olma korkusu varsa, karşımdaki kişilerde de bu korkular olacak ve onlarla çatışmaya gireceğim ki; bana aynalık yapsınlar ve bende bu korkularımdan arınayım.
Aynalık, eğer sizinle konuşurken içimden öfkelenmek geliyorsa ve geriliyorsam bendeki bir özellik sizde de var. Ve ben bunun farkına vardığım için geriliyorum. Sizi bir şekilde yargılamam için benim o duyguyu tanımam gerekiyor.
Örneğin eleştirilme korkum varsa, arkamdan beni eleştiriyorlardır. Ya da başkaları için yaşıyor ve ”El alem ne der” lafını sıklıkla kullanıyorsam insanların beni yönlendirmelerine izin veriyorumdur. Bu yüzden bu kişiler hayatımıza bizi uyandırmak ve aynalık yaparak korkularımızdan temizlenmemize vesile olmak için gelirler. Benim başarısızlık korkum varsa eleştiriliyorum ve o zaman ben kendime dönüp, kendimle konuşuyorum ”Evet benim başarısızlık korkum olduğu için insanlar beni eleştiriyor”
Hayatınızda aldatılmış, ya da terkedilmiş olabilirsiniz. Bunların ayrıntılarına girmek yerine, bu olaylardan ders çıkartılmalıdır. Bizler titreşim makinesi gibiyiz ve durumumuza göre titreşimler yayarız. Yaydığımız titreşime göre kişileri ya da yaşayacağımız olayları kendimize çekeriz. Ne kadar arınırsak hayatımıza kendimiz kadar arınmış insanları çekeriz. Biraz daha az ya da daha fazla arınmış bunlar önemli değil. Bedenimizin yaydığı titreşim önemlidir.
Son birkaç yıldır göremediğimiz negatif enerjiler, yaşadığımız ilişkileri yıkmaya çalışıyor. Bir erkeği dengeleyen karısıdır. Kadınla erkeğin arası açıldığında o yuva karanlığa gömülüyor ve ışığını kaybediyor. Negatif enerjilerin görevi bu yuvayı yıkmaktır. Lütfen artık piyon olmayın.
Aileler İçin Korunma Afirmasyonu: Ben, Eşim ve yuvam Allah tarafından koruma altındayız. Öfkelenmeye başladığınız anda derin nefes alın ve susun.
Kızgınlığı giderme Afirmasyonu: Bu yaşadığım duygular bana ait değil. Bu duygularımı kabul ediyor ve sevgiyle gönderiyorum.
Örneğin Eşiniz size mi bağırıyor? Sakın bağırarak cevap vermeyin. Ona sadece şunu söyleyin: “Canım ben seni seviyorum ve olduğun gibi kabul ediyorum. “
Artık arınma zamanı.  O yüzden hayatınıza kötü enerjileri çağırmayın. Arabanızın lastiği bile patlasa bunu hayatınıza kendiniz çektiniz.
Bir bayan danışmanlık için ofisime geldi ve bana “Kocamın beni aldattığını düşünüyorum” dedi. Bende ona ‘’ALDATACAĞINI’’ söyledim. Çünkü bayan aldatılma enerjisi yayıyor ve bayana ders vermesi için kocası onu aldatacak. Bunu kendisi çağırıyor çünkü yaşayıp görmek istiyor.
SEVGİ BİZİM KIRILMA NOKTAMIZDIR
“Seni seviyorum” cümlesine hayatınızda daha sık kullanın. Sevgi bizim kırılma noktamızdır. Unutmayın, Allah dünyayı sevgiyle yarattı. Uyandığınız güne sevgiyle başlıyorsanız o zaman doğru yoldasınızdır.
Egolarımızı dengelemeliyiz. Egolar bize nispet yaptırır.  ‘’Bak o sana şunu yaptı, sen de ondan intikam al’’ diyerek bize oyunlar oynar ve biz de farkında olmadığımız için bu oyunu çok güzel yiyoruz. Ama artık egonuzla dost olun ve ondan üstün olduğunuzu kabul ettirin. Ne yaşadıysanız hayatınıza kendiniz çağırdınız. Kim ne söylerse söylemiş olsun bunu da siz söylettirdiniz.
Sevgi ve Işıkla
Bülent Gardiyanoğlu

ANDA KALMAK


ANDA KALMAK




**Yaptığınız iş her ne ise, severek yaptığınız, stressiz olduğunuz sürece her zaman yaratıcı olursunuz ve keyif alırsınız. Bu da anda kalmak demektir.
**Anda kalmak aslında şu; Sahip olduğumuz tek şey aslında zaman değil, sahip olduğumuz tek şey şu an! Anda kalmak çok güzel bir şey, evet buradaysam şu an, buranın keyfini çıkarıyorum.

İnsanlar kendilerini programlamadıklarında, geçmişte ya da gelecekte takılı kalıyorlar. Dediğim gibi evrenin bildiği tek gerçek ‘’şu an’’da yaşamaktır. Şu an ki durumunuzdan mutluysanız gelecekte de mutlu olursunuz. Bu yüzden geçmişinizi sevgiyle affedin ve anda yaşamaya başlayın. Bir elimizde geçmişinizde rahatsız olduğumuz bir şey var diyelim ve diğer elimizde de şimdiki anımız var. Şimdiki anımızda geçmişi yaşarsak, yaşadığımız şu anı iptal ederiz. Olumsuz düşüncelerle şu anımızı kaybediyoruz. Bizim geleceğimiz de adım adım olumsuza doğru ilerliyor. Geçmişteki olumsuzlukları evrenin çöplüğüne gönderip, şu anki durumumuza odaklanmalıyız. “Şu an”da kendimizi mutlu etmeye başlarsak mutlu bir gelecek oluştururuz. Mutluluğumuzu şartlara bağlamamalıyız (zengin olursam mutlu olacağım gibi).
Maalesef insanlarımızın çoğu  “Al-Ver” ilişkisini bilmemektedir. İki durumun da dengeli bir şekilde olması önemlidir. Örneğin; Bir araba alıyoruz diyelim. Arabanın taksitleri bittiğinde, mutlu olacağımızı zannediyoruz. Sadece zannediyoruz, çünkü arabanın taksitlerini öderken kan kusuyor olacağız ve arabamızın taksiti bittiğinde araba eskimiş olacak.. Geleceğe şartlı mutluluk enerjisi göndererek şu anı iptal etmeyin. Araba aldıysanız ödemelerini sevgiyle yapın ve arabanın keyfini sürün. Bırakın gelecekle evren ilgilensin. Siz sadece çalışın ve kazanımlarınızın keyfini yaşayın.
Sizlere lise dönemimden örnekler vermek istiyorum.
Lisede derslerimin yanında sporla da uğraşırdım. İkisini birlikte kombine etmek için çok çabaladım ve sonunda sırrı çözdüm. ‘’Sevmek’’. Yaptığınız işi sevdiğinizde kolaylıkla ve sağlıklı bir şekilde devam eder. Ben her ikisini de sevdim. Ders sırasında hiçbir şey düşünmedim sadece anda kaldım. Hayallerimi ve problemlerimi sınıf kapısının dışında bıraktım ve hocama konsantre olarak derslerimi dinledim. Benimde o dönem kız arkadaşım vardı ve ben de farkında olmadan sürekli onu düşünürdüm. Sonra baktım ki ben düşündükçe bir şey değişmiyor. O kendi sınıfındaydı ve onu düşünerek ‘’ANI’’ kaçırıyordum. Bunun farkına vardığımda şöyle bir niyet ettim: Anda kalmaya ve hocamı kolaylıkla dinlemeye niyet ediyorum.
Anda kalmayı o zamanlar öğrendim ve daha sonra anda kalmanın faydalarını almaya başladım.
HER ZAMAN YARATICI OLURSUNUZ
Yaptığınız iş her ne ise, severek, stressiz olduğunuz sürece her zaman yaratıcı olursunuz ve keyif alırsınız. Bu da anda kalmak demektir. Eğer işinizden mutlu olur keyif alırsanız asla yorulmazsınız. Ama işinizi severek yapmasanız, kendi enerjinizi verdiğiniz için mutsuz ve yorgun olursunuz. Bu yüzden kendinizi evrenin enerjisine açmalısınız.
Bizler ne yazık ki nefes almayı bilmiyoruz. İlk nefesimizi hatırlamıyoruz. Son nefesimizi de hatırlamayacağız.  Fakat şuan aldığımız nefesin bilincinde olabiliriz. Nefesinizle dost olun. Çünkü anda kalmanıza yardımcı olacaktır. Doğru nefes için burundan nefes alıyor ve burundan nefes veriyoruz. Nefesi göğsümüzden değil karnımızdan alıyoruz. Ortalama dört saniye nefes alıp dört saniye nefes veriyoruz. Doğru nefes alan kişi sinirlenmez ve rahat olur.
Hayatımda spor olsun, diğer aktiviteler olsun, çalışmalar olsun. Hep yazdım ve yazdığım her şeyi niyet ettim. Niyet ettim, istedim ve birçok şey oldu. Fakat doğarken, bu dünyaya gelirken, anne karnına düştüğümüz andan itibaren annemizin yaşadığı bütün korkuları, bütün sıkıntıları, bebek bir şekilde yaşamaya başlıyor. Bebeğin DNA’larına annenin parasızlık korkusu varsa geçiyor, annenin çaresizlik korkusu varsa geçiyor. Babanın korkuları varsa çocuğa geçiyor. Öyle oyunlar oynuyor ki bize; Bülent’in eğer terk edilme korkusu varsa, Bülent’in hayatındaki kadın muhakkak bir şekilde Bülent’i ter keder. Terk edecek ki Bülent bu korkusuyla yüzleşsin. Başka hiçbir şansınız yok, egolarınız olduğu sürece. Ya da bir seçiminiz var;
“Evet, benim egolarım var, eskiden ben her şeyi bilirdim. Eskiden ben küçük dağları yaratmıştım. Büyüklerini yapanlara da şahit olduydum.’ Böyle bir egonuz varsa ki vardı benim. Hatta büyük dağları da ben çalıştım!”
Ama eskiden.  O zaman senin kafanı duvara vuruyor sistem ki uyanasın.
ARTIK UYANMA VAKTİ
ARTIK UYANMA VAKTİ
Babam öldüğü zaman anladım ki, ben sadece benim. Artık uyanma vakti. Bizler aracıyız sevginin, şifanın, mutluluğun, aşkın ve heyecanın. Her ne arzu ediyorsanız, hepiniz birer sevgi kanalısınız bu dünyada. Hepimiz birer ışık elçisiyiz. Hepimiz bu dünyaya bir şeyleri öğrenmeye, deneyimlemeye ve paylaşmaya geldik. Çok sert bir şekilde, hellim gibi hayat beni rendeledi. Aynı magarına bullideki hellim gibi rendeledi. “O kadar çok dirençlerim vardı ki, o kadar bir mükemmeldim ki etrafımdaki insanları çoğu zaman küçümserdim. Hayatımda yapmadığım başarı kalmadı, nerdeyse insan kopyalayacağım. Hatta çocuk bile doğurabilirim. Böyle bir egom vardı. Ta ki babamı kollarımda kaybedene kadar!”
Ne lazım size uyanmanız için? Ne bedel ödemeniz gerekiyor uyanmanız için? Ben teslim oldum hayata, bu gömlekten başka ve sarkacımdan başka bir şeyim yok. Şu an sahip olduğum üstümdeki kıyafetler ve birkaç eşya daha. Şu an buradayım ve bunun keyfini sürüyorum. Acaba kaçınız buradayken evdeki yemeği düşünüyor? Ya da yarın çocuğu okula nasıl götüreceğini düşünüyor? Acaba kaçınız eşiyle problemlerini halen daha burada düşünüyor?  Acaba kaçınız?
Kafamın içindeki gereksiz düşünceleri anda tutmayı öğrenene kadar yıllarımı harcadım. Anın da ne olduğunu öğrenene kadar yıllarımı harcadım. Herkes bana  “Anda kal” diyor.  “Anda kal. Ne kardeşim bu anda kalmak?”  “Dün kazıklandım, yarın iş yapacağım, o da beni kazıklayacak, nasıl anda kalayım? Bir sürü ödemem var, kredi kartını anda kalmak ödüyor mu?”
Hep bunları sordum kendime. Ödemiyor! O kadar çok saçma ve garip olaydan geçtim ki hayatımda, o kadar ilginç hayat yaşadım ki.
SAHİP OLDUĞUMUZ TEK ŞEY ŞU AN!
SAHİP OLDUĞUMUZ TEK ŞEY ŞU AN!
Anda kalmak aslında şu; Sahip olduğumuz tek şey aslında zaman değil, sahip olduğumuz tek şey şu an! Benim amacım size ayna olmak, ve yaşadığım mütevazi hayatta bir damla da olsa size aynalık yapmak. Anda kalmak çok güzel bir şey, evet buradaysam şu an buranın keyfini çıkarıyorum. Buradaysan şu an, 25 yaşında mısın, 25 yıl boyunca öğrendiğin her şeyi kapının dışında bırak. Ve bu hayat tecrübenle beni yargılama, beni eleştirme. Sadece farklı bir aynayım, o gözle bak.
Sevgi ve Işıkla
Bülent Gardiyanoğlu