4 Şubat 2012 Cumartesi

BAZI KISA SÛRELERİN FAZİLETLERİ HAKKINDA

BAZI KISA SÛRELERİN FAZİLETLERİ HAKKINDA
Hazreti Rasûlullâh, kısa sûrelerden bazıları hakkında şöyle buyurmuştur:
"İzâ zülzilet Kurân'ın yarısına denktir!.. 'Kul HUvAllâhu EHAD' üçte birine denktir... 'Kul yâ eyyühel kâfirûn' dörtte birine denktir."
Bu hadîs-î şerîfde anlatılmak istenen husus anlayabildiğimiz kadarıyla, şudur:
Kur'ân-ı Kerîm başlıca iki ana tema üzerine inşa edilmiştir:
1. Tapılacak bir tanrı olmayıp; Allâh'ın Vahdâniyetini ve Vahdetini fark edip idrak etmek ve elden geldiğince gereğini yaşamak.
2. Ölümü tatmak suretiyle başlayacak yeni düzen için dünya hayatı sırasında birtakım çalışmalar yapma mecburiyeti ve kişinin müspet ya da menfi kendisinden meydana gelen her zerre miktarı bile olsa fiilinin neticesiyle kesinlikle karşılaşacağı gerçeği...
İşte yukarıda bahsi geçen "Zelzele Sûresi" ikinci maddenin tam bir özeti mahiyetinde olduğu için, anladığımız kadarıyla, Kur'ân-ı Kerîm'in yarısına denk olarak nitelendirilmiştir.
ZİLZÂL SÛRESİ (Zelzele - 99. Sûre)
"Eûzü Billâhi mineş şeytânir raciym"
"B"ismillâhir Rahmânir Rahıym
(1) İzâ zülziletil Ardu zilzaleha; (2) Ve ahrecetilArdu eskaleha; (3) Ve kalel İnsanu ma leha;(4) Yevmeizin tühaddisü ahbâreha; (5) Bienne Rabbeke evha leha; (6) Yevmeizin yasdurun Nasu eştaten li yürav a'malehüm; (7) Femen ya'mel miskale zerretin hayren yerah; (8) Ve men ya' mel miskale zerretin şerren yerah.
Anlamı:
1. Arz (beden), şiddetli bir sarsıntı ile sarsıldığında;
2. Arz, ağırlıklarını dışarı çıkardığında,
3. İnsan (bilinç, bedene bakarak): "Buna ne oluyor?" diyerek (panik yaşadığında),
4. İşte o süreçte haberlerini söyler.
5. Rabbinden ona vahiy ile.
6. O gün insanlar, gruplar hâlinde çıkar ki çalışmalarının sonucunu görsünler!
7. Kim bir zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa, onu görür.
8. Kim de bir zerre ağırlığınca bir şerr yaparsa, onu görür.
Bilgi:
Zelzele Sûresi'nin ilk okunduğu anda anlaşılan en zâhir mânâsı yukarıda ifade ettiğimizdir... Ne var ki, bu sûrede sadece bu mânânın anlatıldığını sanmak, sadece yedide biri su üstünde görülen buzdağını, gördüğünden ibaret zannetmek gafletine benzer!..
Bu hususa bir misal oluşturması için bu sûrenin iki ayrı mânâsından daha açıklayabileceğimiz ölçüler içinde söz etmeye karar verdik... Umarım bu hususların derinliğini düşünmemize faydalı olur...
Birinci iç mânâ...
"Arz" tâbiri Dünya ve yeryüzü olarak anlaşıldığı gibi, aynı zamanda tasavvuf ehli tarafından kişinin "bedeni" olarak da anlaşılır... İşte bu yönüyle konuyu ele alırsak; bu sûrenin bildiğimiz klasik ölüm öncesini anlattığını kolaylıkla fark edebiliriz...
"Kişi ölümü tadınca kıyameti kopar" hükmünce; kıyamet ahvalini anlatan Zelzele Sûresi, kişinin kıyameti olan ölüm hâlini burada şöyle anlatıyor kabul edilebilir...
1. Beden, sinir sistemindeki biyoelektrik gücün kesilmesiyle şiddetli bir sarsıntı ile sarsılıp, tükenişe gittiğinde;
2. Beden içindeki gizli ağırlık noktası olan RUH'u, yani holografik ışınsal bedeni serbest bırakıp dışarıya saldığında;
3. Kendinde hiçbir değişiklik olmaksızın, bedeninde olan bu değişikliği hissedip, görüp, yaşayıp, kendini RUH bedeniyle tanımaya başlayan insan büyük bir hayret, şaşkınlık ve telâş içinde buna ne oluyor dediğinde...
4 - 5. Rabbinin vahyi sonucu olarak beden, bütün özelliklerini ve çalışma sistemini, hâlini ve âkıbetini, kişinin kendisiyle neler yapabileceğini ve artık kendisi olmaksızın, neler elde etmekten mahrum kalacağını, bedenli yaşamın kendisi için geçmişte ne kadar büyük bir nimet olduğunu açıklar lisanı hâl ile...
6. İşte ölümü tadış anı olan o bedenleri terk anını yaşayan insanlar, tüm yaptıklarının ve neticelerinin görülmesi için yeni bir bedenle bâ's olarak, biyolojik bedenlerinden çıkarak kişisel kıyametlerini yaşarlar...
7. Kim zerre ağırlığında bile olsa, yani en önemsiz gördüğü düşünce ve fiillerinin sonucu olan hayrı, kitaplarında yazılı olarak ve eserlerini karşılarında görürler...
8. Kim zerre kadar kötü bir düşünce ya da fiil gerçekleştirmişse, bunu da kitabında ve kendi beyin dalgalarından forme olmuş biçimde karşılarında görürler!..
Evet, bu açıklamaya çalıştığımız husus, kişinin, bildiğimiz fizik-biyolojik yapısıyla ilgili olan kıyametiyle alâkalı olan husus idi...
Şimdi de bazı kişilerde gerçekleşen "ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK" diye tanımlanan başka bir bâtınî anlam ile Zelzele Sûresi'ndeki mânâyı yorumlamaya çalışalım...
1. Mevcudat şiddetli bir sarsıntı ile sarsılıp basîretinde dağılmaya başladığında... Varlığın aslının, orijininin, Hakk'ın Esmâ'sı olduğunu müşahede ederek; bu hakikatin ortaya çıkması sonucu, zâhir görüntü, basîretinde parçalanıp yok olmaya yüz tuttuğunda...
2. Mevcudatın özündeki Hakk'ın varlığı, yani, o mevcudatı var gösteren Allâh isimlerinin mânâları, sırları bâtınken zâhir olmaya başladığında;
3. Ve insan, tüm mevcudatta var sandığı varlıkların bir serap gibi yok olup, Hakk'ın varlığı yanında bunların yok hükmünde olduğunu müşahede etmeye başladığında büyük bir hayret ve şaşkınlık içinde, buna ne oluyor böyle ki, her şey yok olup, sadece Allâh vechi Bakıy kalıyor, dediğinde...
4. Mevcudat, kendisindeki bütün Esmâ mânâlarını o basîreti açılmış kişiye açıklamaya başlar... Her bir birimin hangi Allâh isminin mânâsını açığa çıkarmak üzere var olmuş olduğunu haber verir... Ve anlar ki böylece insan, gayrı bildiği, hep O'nun Esmâ'sının eseriymiş!..
5. Ki bütün bunlar Rabbinden vahiy ile meydana gelir, Rubûbiyet mertebesinin hükümleri tüm mevcudatta vahiy yollu aşikâr olur... Ve kişi bunu da fark eder!..
6. İşte bu ölmeden önce ölmüş insanlar, daha önce neleri nasıl yapmış olduklarını apaçık görecekler ve bunların altındaki sırları da fark etmeye başlayacaklardır.
7. Kimden zerre kadar hayırlı bir fiil meydana geldiyse onu ve dolayısıyla neticesini görecek...
8. Kimden de zerre kadar şerr meydana geldiyse onu da tespit edecektir.
Elbette bunun da derinliğinde daha başka mânâlar mevcut ki, bunların yeri bu kitap olmadığı için bu mânâlara değinmiyoruz.
Allâh cümlemizi, yüzeyde, şekilde, görünüşte kalma belâsından korusun; görünenlerin ardına geçmeyi, iç mânâları, derinlikli anlamları müşahede etmeyi nasip etsin...
Ancak, bizler için, sadece bu sûrelerin Arapçasını okumak yeterli olmayıp, hiç olmazsa bir Kur'ânmeâlinden istifâde ederek son derece dar kapsamlı da olsa, ana hatları ile ne anlatılmak istendiğini bilmemiz gerekir.
Zira, Kurân'da, "BİZ BU KURÂN'I ANLAYASINIZ DİYE" ifadesi mevcuttur... Derinliğine vukuf, elbette herkese müyesser olmaz. Ama, hiç değilse kaba çizgilerle de olsa, Kur'ân-ı Kerîm'i ana hatlarıyla anlamak ve ondan sonradır ki "İman ediyorum Kurân'da bildirilenlere" demek daha yerinde olur... Yoksa elbette ki, insanın bilmediği bir şeye iman etmesini istemek, mantığın aşırı zorlanması demektir.
"Kul HUvAllâhu Ehad"ın üçte bire denk olması ise şöyle anlaşılmıştır... Allâh'ın TEK oluşunun tanımı, ölüm ötesi yaşam gerçeği ve ölüm ötesi yaşama hazırlanma önerileri olarak Kurân'daki konuları üçe ayırırsak, "İhlâs" Sûresi bunun birincisidir.
Esasen "İHLÂS" Sûresi'yle ilgili olarak söylenecek pek çok şey var olmasına karşın, bu kitabın müsaadesi nispetinde bazı şeyleri size anlatmak istiyorum.
"İHLÂS" Sûresi'nin içerdiği mânâyı, Allâh'ın bize bağışladığı anlayışa göre, "HAZRETİ MUHAMMED'İN AÇIKLADIĞI ALLÂH" isimli kitabımızda anlatmaya çalıştık. Bu sebeple burada bu konuya girmeyeceğim. Arzu edenler, "İHLÂS" Sûresi'nin mânâsını oradan okuyabilirler.
Burada sizlere "İHLÂS" Sûresi'yle ilgili küçük bir anımdan söz etmek istiyorum.
On yedi yaşındayken İstanbul Cerrahpaşa'daki evimizin karşısındaki Cerrahpaşa Camii'ne gitmiştim bir Cuma günü; henüz bu konuya yeni başladığım süre içinde... Arkada, kıyıda bir yerde otururken, birisi omzuma vurdu ve "Efendi hazretleri seni çağırıyor" dedi.
"Cuma Şeyhi" diye hitap edildiğini duyduğum yüz dört yaşında olan bir zât idi beni yanına çağıran... Sonradan Nakşıbendî Şeyhi olduğunu öğrendiğim, gözleri neredeyse hiç görmeme hâlindeki bu zât, beni o mesafeden nasıl görmüş de çağırmıştı!.. Her neyse, yanına gittim, elini öptüm; bana sordu,"Sana bir görev versem, yapar mısın?"... Serde o yaşın civanlığı var ki, sanki dağları delmeğe hazırım... "Elbette yaparım" demiştim... Ama hiçbir şey de bilmiyorum, henüz... Bana şunu teklif etti o zât.
"Ne kadar zamanda yapabilirsen, yüz bin İHLÂS çek ve ondan sonra yanıma gel!.."
Ne çare ki, bir hafta sonra, o zâtın ölüm ötesi yaşama intikâlini öğrendim. Ama gene de verdiğim sözü tutup yirmi gün içinde yüz bin "İHLÂS" okumayı tamamladım... Umarım, Allâh, okumuş olduğum buİHLÂS'lar hürmetine beni bağışlar ve bu sûrenin sırrına erdirir...
Dolayısıyladır ki, fakîr, tüm mümin kardeşlerine imkânları nispetinde bu çalışmayı tavsiye eder. Allâh kolaylaştıra!..
Evet, bakın Hazreti Rasûlullâh ashabıyla bu konuda ne konuşmuş...
Ebu Hureyre (r.a.) naklediyor:
"Toplanın, size Kurân'ın üçte birini okuyacağım..." buyurdu Rasûlullâh (s.a.v.)... Bunun üzerine toplanıldı... Sonra Rasûlullâh evinden çıkıp, "Kul HUvAllâhu Ehad" Sûresi'ni okudu... Sonra tekrar evine girdi... Bunun üzerine birbirimize Semâdan bir haber geldi herhâlde ki, evine girdi... diye konuştuk, yeni bir vahiy geliyor sandık...
Sonra Rasûlullâh (s.a.v.) evinden çıktı ve buyurdu ki:
— Ben size Kurân'ın üçte birini okuyacağımdedim... Dikkat edin, İHLÂS Sûresi, Kurân'ın üçte birine denktir!..
Gene Ebu Hureyre (r.a.) naklediyor:
Rasûlullâh (s.a.v.) ile bir yere geldik, baktık ki bir adam; Kul HÛvAllâhu Ehad, Allâhus Samed, lem yelid ve lem yûled, velem yekün leHÛ küfüven Ehad'ı okuyor...
"Vacib oldu!.." buyurdu Rasûlullâh...
Ne vacib oldu Yâ Rasûlullâh?.. diye sordum kendisine...
Buyurdu ki:
"Cennet!.."
Hemen gidip adamı müjdelemeyi istedim, fakat korktum ki, Rasûlullâh (s.a.v.) ile yemek yeme şerefini kaybederim... Daha sonra da adamın yanına gittim, ama ne var ki adam gitmişti."
Ebu Derdâ (r.a.) naklediyor:
Rasûlullâh (s.a.v.) buyuruyor:
"Sizden biri bir gecede Kurân'ın üçte birini okumaktan âciz olur mu?"
"İnsan, Kurân'ın üçte birini nasıl okur?.." diye ashabı sordular...
Bunun üzerine Rasûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allâh Azze ve Celle Kur'ân-ı Kerîm'i üç cüze ayırdı. Kul HÛvAllâhu Ehad'ı da bunlardan biri kıldı"!..
Bir başka hadîs-î şerîf'te gene Hazreti Rasûlullâh AleyhisSelâm bakın ne buyuruyor "İHLÂS" Sûresi için:
"Her kim bin İhlâs okuyup ruhuna yollarsa, Allâh o kişiyi cehennemden azât eder"... Dolayısıyla belirli gecelerde veya âhirete intikâl eden sevdiklerimize bin İHLÂS okumayı âdet edinirsek, hem onlar çok büyük faydalar elde ederler hem de bizler.
İHLÂS Sûresi okumanın sonsuz ve sınırsız faziletini anlatamayacağımıza göre, şimdilik bu kadarla iktifa edip, gelelim "muavvizeteyn"e... "Sığındırıcılar"a...

FELAK VE NÂS SÛRELERİ (113.-114. Sûreler)
113. FELAK SÛRESİ
"Eûzü Billâhi mineş şeytânir raciym"
"B"ismillâhir Rahmânir Rahıym
(1) Kul e'ûzü BiRabbil felak; (2) Min şerri mâ halak; (3) Ve min şerri ğâsikın izâ vekab; (4) Ve min şerrin neffâsâti fiyl'ukad; (5) Ve min şerri hâsidin izâ hased.
Anlamı:
1. De ki: "Sığınırım Felak'ın (karanlığı yarıp aydınlığa kavuşturan nûrun) Rabbine"
2. "Yarattığı halkının şerrinden"
3. "Karanlığı çöken gecenin şerrinden"
4. "Düğümlere üfüren kadınların şerrinden"
5. "Haset ettiğinde, haset edicinin şerrinden!"

114. NÂS SÛRESİ
"Eûzü Billâhi mineş şeytânir raciym"
"B"ismillâhir Rahmânir Rahıym
(1) Kul e'ûzü BirabbinNâs; (2) Melikin Nâs; (3) İlâhin Nâs; (4) Min şerril vesvâsil hannâs; (5)Elleziy yüvesvisü fiy sudûrin Nâs; (6) Minel cinneti ven Nâs.
Anlamı:
1. De ki: "Sığınırım Nâs'ın Rabbine,"
2. "Nâs'ın Meliki'ne,"
3. "Nâs'ın İlâhı'na"
4. "El Vesvas'il Hannas'ın (sinip sinip geri dönen, insanı bedenselliğe düşüren vesvese kuvvesi)şerrinden."
5. "O ki, insanların içlerinde vesvese üretir."
6. "Cinlerden ve insanlardan!"
Bilgi:
Felak ve Nâs sûreleri BÜYÜye, sihre, manyetizmaya ve kişinin iradesini zorlayan dış etkenlere karşı en önemli silahlardandır.
Efendimiz'e yapılan büyüye karşı Cenâb-ı Hak tarafından nâzil olmuş iki sûredir.
Her gün kırk bir defa, veya her namazdan sonra yedi defa okunmasında çok büyük fayda vardır.
Hemen herkesin bildiği, "KUL EÛZÜ"ler olarak da adlandırılan Felak ve Nâs sûreleri hakkındakiRasûlullâh (s.a.v.)'in bazı tavsiyelerini de sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.
Ukbe b. Amir (r.a.) naklediyor:
Rasûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Bu gece inzâl olan, benzerleri hiç görülmemiş bir kısım âyetleri biliyor musun?.. Onlar, Kul eûzü birabbil felak ve kul eûzü birabbin nâs sûreleridir."
"Okunan en hayırlı iki sûreyi sana öğreteyim mi; bunlar Kul eûzü birabbil felak ve kul eûzü birabbin nâs'tır."
Rasûlullâh (s.a.v.) ile beraber Cuhfe ile Ebva arasında yolculuk yapıyorduk. Birden bizi bir fırtına ile yoğun karanlık sardı. Bunun üzerine Rasûlullâh (s.a.v.); "Kul eûzü birabbil felak" ve "Kul eûzü birabbin nâs"ı okuyarak korunmaya başladı... Sonra da şöyle buyurdu:
"Yâ Ukbe, bu iki sûre ile korun!.. Hiçbir korunan, bu iki sûrenin benzeri ile korunamamıştır!.."
"Sen Kul eûzü birabbil felak sûresini okumaktan Allâh katında daha makbûl ve sevabı çok hiçbir sûre okuyamazsın. Sen her namazda gücün yetiyorsa onu okumaya devam et!.."
Evet, bunlardan sonra özetle birkaç hususu daha belirtelim:
Hazreti Rasûl AleyhisSelâm, genellikle namazlardan sonra İhlâs ve "Kul eûzü"leri avuçlarına üfleyip, bütün vücudunu sıvazlar ve bunu üç kere tekrar ederdi.
Her Cuma namazından sonra, dünya kelâmı etmeden, İhlâs ve "muavvizeteyn" denilen Kul eûzü'leri yedi defa okuyup vücuduna sürerse, o kişi gelecek Cuma namazına kadar her türlü tehlikeden emin olur, buyruluyor.
Bunun haricinde, cinnî etki altında olanların, büyü yapılmış olanların, Âyet'el Kürsî ile beraber kırk bir defa bu sûreyi okuyup, ayrıca bu okuma sırasında, nefesi suya üfleyip içmenin bir hayli faydalı olduğu da çeşitli kaynaklardan bize ulaşmıştır.
Ayrıca, bu tür rahatsızlıkları olanlara, topluca bu âyetlerin kırk bir defa okunmasının da çok yararlı olacağı belirtilmiştir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder