3 Şubat 2012 Cuma

PARALEL YAŞAMLAR

Yazar: Kevser Yalçın | Kası2009
Paralel Yaşamlar ve Eşizler 
Şu ana kadar An ile başlayıp, zaman ile devam ettiğim yazılarda, aslında değinmek istediğim çok önemli bir konu vardı: Paralel boyutlar, paralel zamanlar ve paralel yaşamlardaki bizler. Ama bir türlü konuya giremedim, çünkü o kadar spesifik ve bir o kadar da karmaşık, anlaşılması güç.
Paralel evren, ya da boyut diyoruz. Paralel demek yanında, seninle yan yana anlamında.  Birbirinden eşit mesafede uzak ve tüm noktaları birbirinden aynı uzaklıkta olan sonsuza kadar uzanan çizgi, hat, satıh.
Evet, bütün noktaları birbirine eşit mesafede uzak da olsa, bu fiziksel anlamda. Ya ruhsal bütünsel anlamda etkileşim. Kuantum bize bunu da açıklıyor. Tüm atomlar boşluklar vasıtası ile birbirleriyle ışık hızının 4 katı oranda haberleşme yeteneğine sahipler.
Evrenimizde en küçük yapıtaşı olan kuantlardan sonra, soyut evrenin takyonları keşfedildi ve başka boyutların olduğu bilimsel olarak da kabul edildi.
Artık paralel boyut ve paralel zamanı biraz olsun anlayabiliyoruz, takyonların keşfinden sonra biraz daha açıklık kazanmış oldu.
Fakat “paralel yaşamdaki bizler” konusu için biraz daha mı zaman gerekiyor? Bu konuda Hawking’in ürettiği teoriler var. "Yaşamımda, ne olduğunu bilmediğim bir değişiklik olacağını hissediyorum dediğimiz anları hepimiz yaşamışızdır. Korkular, hayaller, özlemler, fikirler... Ortada neden yokken, birden bire nasıl çıkıyorlar, nereden geliyorlar?
Stephen Hawking'in geliştirdiği evren teorisi, hesaplamalara dayalı yepyeni bir açıklama getiriyor. Hawking, mantıksal olarak beynimizde hiçbir şeyin bir bütünden bağımsız gerçekleşmediğini ileri sürüyor. Görülebilir evrenlerimiz dışında, iç içe geçmiş ve eşizlerimizin bulunduğu, görülemeyen daha çok sayıda evren var.
Eğer Hawking haklıysa daha pek çok olgu paralel evren teorisiyle açıklanabilecek. Hawking’in geliştirdiği formül, makroskobik dünyasını  tanımlamakla kalmayacak, "Büyük patlama" ve onunla birlikte zaman ve uzay boyutlarının başlangıcını da hesaplanabilir hale getirecek. Böylece insan, evrenin en büyük gizemine, daha doğru bir yaklaşım gösterebilecek: Evrenin, var olmak için bir tanrıya ihtiyacı var mı? Yoksa varlığı, tamamen bilinen fiziksel yasalara mı dayanıyor? Dejavü olayını, gün içerisinde bize gelen hisleri, anlamsız korkuları vs. Nedenlerinin açıklamasını paralel yaşamlardaki bizlerle iletişimimizden kaynaklandığını ortaya attı. 
Tüm kâinat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir.
Şems-i Tebriz (Onsekizinci kural)
Gerçekten paralel boyutta ve zamanda yaşayan bizler var mıyız? Bizim ikizlerimiz var mı? Onlarla nasıl bir iletişim halindeyiz. Ya da onlar bizim hangi tarafımız? Yaptığımız yanlışların doğrularını mı yaşıyorlar, ya da biz onların yaptığı yanlışların sonuçlarıyla mı karşı karşıyayız? Onların seçmediklerini mi seçerek yaşıyoruz ya da onlar bizim seçmediklerimizle mi yaşıyorlar?
Zamanımız paralel mi, yani aynı yaşlarda mı yaşıyoruz, birbirimize benziyor muyuz?
Zaman düz bir çizgi üzerinde ilerlemiyor, geçmiş bugün ve gelecek. Aslında hepsi bir bütün ve içiçe. Bütün ve içiçe kavramını en güzel anlatan bir kelime var AN. Yani geçmiş, şimdi ve gelecek aslında AN’da.
Bir zaman makinesi icat edilse biz geçmişe gidebilir miyiz? Aslında gidemeyiz çünkü zaman içerisinde yolculuk, merdiven çıkmaya ya da inmeye benzemiyor. Bir odadan başka bir odaya geçmek, ya da tren vagonları arasında gezinti gibi değil. Zaten geçmişe ya da geleceğe seyahat etsek, hangi seçime gideceğiz. Düz ve lineer bir yaşam yokki, o yaşamın ilerisine ya da gerisine gidebilelim.
Yani düz bir çizgi çekiyorsunuz, siz L noktasındasınız, geçmişe gideceksiniz A noktasına. Geleceğe gideceksiniz R noktasına.  Böyle mi gerçekten. Siz R noktasına gittiginizi düşünelim, L noktasındaki bir seçenek, R’yi ve doğal olarak A’yı da etkileyecegi için, siz paralel evrendeki paralel ikizinizin boyutuna kayacaksınız. 
Yani kurgulu bir zaman bir geçmiş ve gelecek yok. Şu anda bile herhangi bir anlayışa bile ulaşsak, geçmişteki SİZ o an değişime uğradı. Yani Andaki siz. O artık geçmişteki siz değilsiniz. Şu anki bir atılım, bir değişim, en ufak düşüncede bir anlayış bile, sizin geçmişteki SİZ’i ve gelecekteki SİZ’i değiştiriyor. Bu yüzden kurgulu bir geçmiş ve gelecek yok. Tüm bunlar AN’da toplanıyor. Ve hepsi birden AN’da yaşanıyor. Tüm paralel ikizlerimiz, tüm zamanlar AN’da tezahür ediyor. Ve her seferinde en mükemmeli oluşturulana kadar. Ben seçtim seçimimi, seçmediğimi paralel ikizim seçiyor o uyguluyor, ama hangi yaşta hangi kimlikte bilemiyoruz. Ve bunların hepsi AN’da gerçekleşiyor. Bir olumlama yaptım, gerçekleşmesi, paralel ikizimde oluyor, onda gerçekleşiyor, o olumlama yapıyor, bunun sonucunu ben yaşıyorum, bu anda, bu zamanda. Ve bunun milyonlarca seçenek olduğunu düşünelim. Ve yine bunların hepsi AN’da gerçekleştiğini.
Paralel zamanlar, paralel boyutlar ve paralel ikizlerimiz hepsi AN’da bütün ve etkiletişim ve haberleşme halinde.
Öyle büyük bir evren ve etkileşim devam ediyor ki. Bu bir sistem. Ta ki bu sistem en mükemmel hale gelene kadar.
Genişleyen evren teorisi de buradan yola çıkıyor. Her seçenekle genişliyoruz. Sadece fizik maddi evren genişlemiyor, tüm paralel evrenler, boyutlar gelişiyor, en mükemmele erişene kadar da devam edecek.
Paralel eşizlerimiz ile ilgili geliştirilen teoriler, düşünce boyutunda kalsa da, ancak şunu diyebiliriz? Neden olmasın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder